Geçtiğimiz Pazar sabahı ani bir kararla kahvaltıda börek yemek üzere Sarıyer'e gittik. Yemeğin sonunda anladık ki, Sarıyer böreği meselesi tarih olmuş. Kötü olduğundan değil de; artık çoğu yerde aynı tadı bulabildiğinden...
Kahvaltıdan sonra meydanda dolaştık. Timur kalabalık güvercin popülasyonundan epey etkilenmiş görünmekle birlikte, içlerine dalmayıp etraflarından dolaşarak ve göstermelik olarak 3 - 5 kuş kovalayarak bilgeliğini ortaya koydu; korktuğunu belli etmedi. Zira ortamda bulunan abla ve abileri kuş banyosu yaptılar :), bir kısmı ise panikle kaçıştılar...
.
Kuş faslından sonra biraz ilerideki insan canlısı bir köpekle karşılaştık. Yaklaştığımızda hayvan ayağa kalkarak Timur'un ayaklarını koklamaya başladı ve sevmemiz için daha da yaklaştı. Küçük çaplı bir heyecan ile bir yandan Timur köpeği ayakları ile iterken, riske girmeyip ortamdan uzaklaştık.
.
Arabaya dönüşte rastladığımız birbirinin tıpatıp aynı 3 kardeş kedi ile de pek bir eğlendi bizimki. Hepsini ayrı ayrı kovalayıp dağıttı aileyi :). En son tam bir tanesini kuyruğundan yakalamak üzereyken yine müdahale ekibi olarak olaya el koyduk...
Eve dönmeden önce biraz gezelim dedik ve Rumeli kavağı, Rumeli feneri, kilyos taraflarını dolaştık. Karadeniz ve boğazın giriş noktasının görüntüsü gerçekten muhteşemdi. İnsan bu bölgelerde turistik hiçbir aktivite olmaması bir yana, yollarının ve tesislerinin yetersizliği karşısında "başka memlekette olsa nasıl gül gibi yaparlar, nasıl pazarlarlar burayı" geyiği yapmadan edemiyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder